Cam, insanoğlu medeniyeti için çok önemi bir ürün. Işığı geçirebiliyor olması sayesinde daha sağlıklı ve korunaklı evler yapmak veya bugün endüstirinin pek çok alanında onu kullanmak mümkün. Peki ama cam, ışığı nasıl geçiriyor?
Aslında, bugün bildiğimiz haliyle ev pencereleri 17. yüzyıl Britanyasında ortaya çıktı. Cam üretimi o noktaya gelene kadar büyük bir gelişme gösterdi ve pencerelerin sağlam, düzenli olarak kullanıldığı ve mükemmel bir şekilde görülebildiği günümüz teknolojisine ulaşmak için çok yol kat etti.
Camın ışığı geçiriyor olmasının temel sebebi, silika (kum) kullanılarak eritilmesi ve hızla soğutulup amorf (düzensiz) bir katı hale getirilmesi. Bu amorf yapı sayesinde ışık, ahşap gibi materyallerde olduğu gibi saçılmadan ya da engellenmeden geçebiliyor. Cam, eritildikten sonra hızla soğutulduğunda atom ve moleküller rastgele bir düzen içinde donuyor; bu yapı, ışığın görünür dalga boylarında camdan rahatça geçmesine olanak tanıyor.
Camın üretim şekli
Cam gibi malzemelerde, elektronların enerji seviyeleri arasında geçiş yapmak için çok fazla enerjiye ihtiyacı var ve görünür ışık fotonları bu geçişi tetikleyecek güçlü değil. Işık emilmek veya yansıtılmak yerine, sadece içinden geçiyor. İşte bu yüzden camın içini görebiliriz, çünkü cam görünür ışığa karşı şeffaftır.
Camın neden şeffaf olduğunu daha da derinlemesine anlamak için, nasıl yapıldığını tam olarak açıklamak önemli. Cam, hayatına kum olarak başlar. Herhangi bir kum değil, içinde kuvars kristalleri bulunan kum seçilir. Kum, eritmek için 3.000 Fahrenheit derecenin üzerine kadar ısıtılır ve bu da kuvarsın kristal yapısını kaybetmesine neden olur. Soğudukça, amorf bir katıya dönüşür; yani moleküler açıdan katı ile sıvı arasındadır.